20 Şubat 2012 Pazartesi

lefkoşa başlangıç

kıbrıs yolculuğu istanbuldan soğuk ama güneşli bir havada uçağa binmemle başladı. sabiha gökçen havalimanından 15 dakika rötarla başlayan ve oldukça rahat geçen pegasus uçuşlu yolculuk 15.30 civarında ercan havalimanına inmemizle sona erdi. havalimanında beni alacak aracı beklerken, trafiğin soldan oluşu çok garibime gitti. hep araçlar üzerime üzerime geliyor tribine girdim :)

lefkoşa ilginç bir şehir. surların içerisinde olan ve türk ve rum kesimi olarak ikiye bölünen, yıllar içerisinde surların dışına doğru genişleyen bir şehir. türk tarafı 84 bin nüfuslu. ilk gezintilerden sonra ben bizim fethiyeye benzettim ama denizsiz fethiyeye. gerçi deniz çok yakın. 23 km mesafede girne var. daha doğrusu başkent adanın kuzey tarafının tüm deniz kıyılarına o kadar yakınki. en uzak olan dipkarpaz bile 120 km.

otele girer girmez (otelimde merit hotel ki lefkoşanın en iyi oteli diyebilirim) üstümü değiştirip, sokaklara attım kendimi. pazar günleri şehir tam bir sessizliğe bürünüyormuş.


lefkoşa'daki iş bankası şubesi. merkez şube  diyebiliriz. surların içindeki eski lefkoşa'da bulunuyor. şehrin büyümesiyle birlikte ticaretin yeni yapılaşan semtlere doğru kaymasıyla birlikte merkez şubeninde taşınması gündeme gelmiş, ama o zamanki genel müdür ersin özince, "balkonunda çekilmiş fotografım var" diyerek taşınmaya karşı çıkmış. bence de iyi yapmış.


eski şehirde yani surlar içindeki eski evlerden birisi. selimiye caminin hemen yanıbaşında bulunan bu evin oldukça estetik bir görüntüsü bulunmakta.


lefkoşa turumda ilk karşıma çıkan evlerden biriydi. surlariçi bunun benzeri evlerle dolu. ama bu tarihi şehrin engellenemez bir şekilde günümüz ihtiyaçlarına ayak uydurmaya çalıştırılması birçok tarihi değeri bulunan binaların yıkımına, sokak genişletmelere yol açmış ve tarihi kent dokusunda bozulmalara neden olmaya devam etmekteymiş.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder