balıkçılık emek ister

kış geldi ama balıkçılar durmuyor 

sızı

birkaç mevsim daha sürer bu sızı.
birkaç yaz daha…
sonrası yine ömür olur yalnızca.
hiç tanımamış, hiç tanınmamış, hiç tanışmamış gibi…

emre gökçe

yürüyüş

çok soğuk olmayan bir cumartesi günü plajda yürüyüş yapmanın keyfi 

esaslı bir yağmur var ama keyifli de. 

karşıma çıkanlara bakın 

hayat

hayatın kendisi bir metafordan ibaret değil mi ?

seninle soldum

seninle soldum

garip ama bunu hiç bilmedin

süper kahramanlar

süper kahramanlar ölmez

yalnızca bazı anlarda uçamazlar.

gürültü

hayatımın erken dönemlerinde öğrendim ki;

eğer bir şeyi istiyorsan

biraz gürültü yapsan iyi olur

haritada iki küçük su lekesi

sana güzel bir yaz günü gelmiştim

karlı bir sabahta gidiyorum

beş mevsim yaşamışız beraber

beş mevsim bir "iç denizi" kurutmaya yetti...
işte böyle sevgili....
biz artık seninle haritada iki küçük su lekesi,
hiçbir nehir kavuşturamaz bizi...

iclal aydın / bitmiş aşklar emanetçisi kitabından

karadeniz

bu sular tehlikeli sular

böyle sessiz durduğuna bakmayın

saati saatine uymaz karadenizin

insanın ömrü uzar

insanın ömrü uzar

fırtına sonrası sessizlik

son fırtına sonrasında riva nehri kendine gelmeye çalışıyor.

her yağmur sonrası olduğu gibi toprak rengi akıyor.

fırtına sonrası bir sessizlik hakim etrafa..

iskelelerdeki teknelerin nerdeyse tamamı karaya alınmış bir şekilde

ama bizim tekne hariç.

fırtınasever bir teknemiz var çünkü

eskilerden

çok kıymetli bir şey bulursun.

sonra bulduğuna pişman olursun

çünkü nereye koyacağını bilemezsin

vesikalı yarim / 1968

(türkan şoray - izzet günay)

biz ne çok hiçiz

dünya ne kadar yalan, her şey ne kadar boş.
biz ne çok hiçiz…

serdar tuncer

love street

o alışılmadık saçlarıyla pam (filmde meg ryan) sahnede belirir ve jim morrison (filmde val kilmer) onu ilk kez görür ve aşık olur. fonda ise bu şarkı çalmaktadır. 

oliver stone’un unutulmaz filmi the doors’tan bir sahne ve bir müzik

yalnızlık

yalnızlığa alışmış bir insanı sevmek zordur

kötü anılar

bütün kötü anıları alıp götürsen diyorum.. 
yaşanmamış olsa!

iclal aydın

arif reis

hiç koştura koştura balık avlamaya giden 

usta balıkçı gördünüz mü?

göremezsiniz. 

çünkü o balığı bilir..
balığın ona gelmesini bekler

işte arif reis'te onlardan biri.

kendisini çocukluğumdan beri tanırım ve çok severim.

kesinlikle

bir kadın güzelse; ne giydiğinin önemi yoktur

son güneşli günler

güneşli bir sonbahar günü riva koylarından bir tanesi

müzik herşeyi değiştirebilir

1989 yılının soğuk bir kasım günü istiklalde gezerken ünlü lale plağın önünden geçerken vitrinde bu albümü görmüştüm. bugünkü iletişim çağında bile çoğu insanın hala tanışmadığı tom petty'nin o müthiş kapağı olan full moon fever albümüydü bu.

jerry maguirre filminde tom cruise'nin yaptığı gibi içinde üstü açık bir mustang'le arizona'dan new mexico'ya filan giderken dinlenebilecek en güzel şarkı (free fallin), introsu meşhur olan bazı şarkıların aksine outrrosu şahane olan (runnin down a dream) gibi şahaserler olan müthiş bir albüm.

dinleyin, kendinizi iyi hissettirecek bir albüm.

akışı olmayan sular

şişe içinde ırmağa atılmış mektup gibiyim. hem ırmağın içindeyim, hem ona katkım yok. hem diyeceğim bir şeyler var şişenin içinde kapanmış, hem ırmağın bunlardan haberi yok ve olmayacak. hem ırmak beni bir yerden bir yere götürüyor, hem gittiğimiz yönü ben saptamıyorum. hem ırmak bana dokunmuyor, hem ben ırmağa dokunamıyorum. birbirimize değmiyoruz...

pınar kür - akışı olmayan sular (1983)

hiç bitmeyen

bize hep acılar kaldı, bize hep yağmur…
unutmasan bile artık
unutur gibi yapacaksın.
ve buruşturup-buruşturup attığım kağıtlarda,
hiç bitiremediğim
bir şiir olarak kalacaksın…

yusuf hayaloğlu

riva yoket-hanesi

bir türlü yok edemediğimiz tahlisiye teşkilatının binalarından biri..
riva rokethanesi
riva’ya ruh veren bu binalar.

ama gel gör ki üvey evlat muamelesi görmeye devam ediyorlar.
adeta riva yoket-hanesi olmuşlar.

çocukluğum

tüm çocukluğumun geçtiği ev
namı diğer “telefoncunun evi”

telefoncu diyip küçümsemeyin,

kendisi kurtuluş savaşında beykoz ve çevresinde

ingilizlerle kedi-fare oyunu oynayan çeteci milislerden biri olur.

alt katı o zamanlar atlar için kullanılan 2 katlı ahşap ev.

her bir santimetrekaresini ezbere bildiğim ağaçlarla dolu bahçesi

ağaçların çoğu da duruyor.

evin önündeki büyük hurma ağacı.

salıncak kurduğumuz…

ısırgan otlarıyla kaplı olduğu için ablamla birlikte gitmeye çekindiğimiz arka bahçesi.

babamın diktiği kayısı ve erik ağaçları.

tutuklu kaldım

sezen aksu’nun şarkısındaki gibi

“ben sende tutuklu kaldım”

var mıymış sebebi

sor gücün sormaya yetiyorsa

var mıymış gönlümü bin parçaya 

böldüğünün bir sebebi..

ismet özel

nar ağacı

sen öyle çağırmasan

ben öyle gelmezdim

deli fişek settarhan ile inci tanesi zehrayı buluşturan

aşkın ayrılığın savaşın ve katman katman yolculukların hikayesi

canım riva

canım riva

yetmiyor

yazmak istediklerim var,

bildiğim, düşündüğümden fazla.

anlatmak istediklerim var,

bildiğim, düşündüğüm ve hatta yazdığımdan fazla…

aralık'tı

aralık'tı, sabahtı

yağmur sis’e yağıyordu
sana sevmeyi anlatıyordum
anlamıyordun
bana özlemeyi anlatıyordun
anlamıyordum…”

nihat nikerel

bazen üzüntüler

bazen üzüntüler, gözyaşının ulaşamayacağı kadar derindedir

city of angers

yalnızlık krizi

yalnız kalma kriziniz tuttuysa

hele bir de gece yarısını geçmişse 

ve uyumamışsanız 

ve önünüzde 

size geçmişinizi özletecek birşeyler varsa..

bir de hope sandoval olmalı fonda.... 

odanın her yerine sinen bir hope sandoval.....