29 Şubat 2012 Çarşamba

lefkoşa (2)


surlariçindeki büyük han

vakıflar bölge müdürlüğü binası

adliye binası

selimiye camii

selimiye caminin yan sokakları


barışa duyulan özlem


selimiye camiinin yan sokakları


adliye binası

büyük postane
1

28 Şubat 2012 Salı

bu babam için


bu anam tuba hatun için
bu babam yiğit altar için
bu da kardeşim tan içinnn


[tarkan gümüş eğer filminde kostof'u döverken]

fight club (1999)


uçaklara neden oksijen maskesi konulduğunu biliyor musun?
çünkü oksijen kafa yapar. acil durumda panik halde derin nefesler alırsın ve birden
bire bütün vücudun rahatlayıp gevşer kaderine razı olursun.
buradan belli oluyor. saatte bin kilometre hızla suya acil iniş.
hiç panik yok hindu inekleri kadar sakinler.

başkası olma kendin ol

dipkarpaz

dipkarpaz girişi
adanın kuzeydoğusundaki en son yerleşim yeri olan dipkarpaz kasabasında türkiyeliler ve kıbrıs türkleri'nin yanı sıra, 250-300 kadar da rum yaşamaktaymış.
dipkarpaz görünüm
lefkoşa’dan yaklaşık 120 km uzaklıkta yer alan kasabada, zaman 70'li yıllarda bir yerde kalmış sanki. eski rum tarzı binalar, osmanlıdan kalma bazı binalar, kiliseler, 80'li yıllarda yapılmış bir cami ve ünlü rum kahvehanesi bulunmaktadır. eski yıllarda kötü olan yolu yenilenmiş, lefkoşa veya girne’den sorunsuz kasabaya ulaşılıyor. 

kasabanın merkezindeki kilise
adanın o kadar ucunda yer alıyor ki bu kasaba; hükümet konağından sol taraftaki yolu takip ederseniz yaklaşık 3-5 km sonra adanın kuzeyindeki denize, sağ taraftaki yolu takip ederseniz ise yaklaşık 5 km sonra güney tarafındaki denize ulaşıyorsunuz.
altın sahil
buraya kadar gelmişken uçsuz bucaksız ıssız kumsal olan altın sahil’i (golden beach) görmeden gitmemek lazım. zaman darlığı nedeniyle bu güzelliği ancak bu kadar çekebilmişim :)

milli parkın girişi ve benim kahrımı çeken araç
kasabanın merkezinde hükümet konağının hemen önünden sağ yola doğru girildikten sonra yaklaşık 20 km’lik dar ama oldukça sakin bir yoldan sonra önce sahile, sonra manastır ve zafer burnu’nun içinde bulunduğu milli parka ulaşıyorsunuz. milli parka girildikten sonra arabayı aşırı dikkatli kullanmak gerek, her an arabayı orda bırakabilirsiniz.
apostolos andreas manastırı
koruma alanına girdikten hemen sonra karşımıza apostolos andreas manastırı çıkıyor. tek görkemli bir bina yerine, çok sayıda binanın yer aldığı bir kompleks sanki. o kadar yıkık olmasına rağmen halen faal olan manastırın deniz tarafındaki çeşmesinden dilekler kabul olsun diye su içmek gerekiyormuş. manastırın yanındaki satıcılarda alınacak orijinal hiçbir şey yok onu söyleyeyim.
  
o kadar sahiplenmiş ki koruma alanını
tam arabaya binecekken koruma alanının doğal sahipleri olan yabani eşekler sardı etrafımızı. J
zafer burnu ve bayraklar
manastırdan sonra kuzeye doğru giden yolu takip ederseniz haritalarda zafer burnu diye geçen yere gelirsiniz.

dipkarpaz, halen kıbrıs'ın değişmemiş yüzünü görmek, akdeniz'in keyfine varmak isteyenler için gidilmesi gereken yerlerden en başta geleni.

27 Şubat 2012 Pazartesi

masumiyet



zeki demirkubuz’un hayat kadını uğur, hayat kadınına saplantılı bir adam olan bekir ve hapisten yeni çıkmış olan yusuf etrafında gelişen sıradan olayları anlattığı muhteşem filmini hepimiz biliriz. ya da sezen aksu’nun büyüdükçe kaybettiğimiz masumiyetimizi anlattığı klasikleşen eşşiz şarkısını.. her ikisi de çocukluğumuzda kalanlardan sadece biri olan masumiyetten bahsediyor.
işte nasıl bir şeyse bu masumiyet; herkes onu arar, bir türlü bulamaz. ama kimse böyle bir şeyin olmadığına inanmak istemez. işte döner dolaşır yine o yıllarda buluruz masumiyeti…

22 Şubat 2012 Çarşamba

küçük bir girne gezintisi

ders bitiminde ömer ve mehmet'le düştük girne yollarına. başkent lefkoşa'nın 23 km kuzeyinde küçük bir sahil kasabası. gerçekten küçük, bizim çeşme'ye benzer bir yapısı var. şubat ayı olduğundan olsa gerek sokaklarda gereksiz kalabalıklar yok. bize has olan güzeli/güzelliği yok etme hastalığı burada da baş göstermeye başlamış. sahile yani limana inen dar sokaklar ve bu sokaklardaki evler mükemmel.
girne sahil

sahile inen dar sokaklar
sahile inen dar sokaklar
ağa cafer paşa camii (1589)
 

sahilde küçük bir yürüyüş yaptıktan sonra girneyi tepeden gören beşparmak dağlarının eteklerindeki bellapais manastırı'na doğru yola çıktık. sokakların temizliği ilk dikkati çektiği beylerbeyi köyünde yer alan bellapais manastırı'na ancak dışardan bakabildik. kıbrısta herşey erkenden kapandığı için gezme şansımız olmadı. ama etkileyici bir mimariye sahip olan manastır aynı zamanda yüksekte yer aldığı içinde eşsiz bir girne manzarasına sahip. kıbrısa gelen herkesin mutlaka görmesi gereken bir yer kanımca.

manastırdan girne manzarası

otoparktan manastıra bakış
balıkesir köyünün temiz sokakları
manastırın bahçesindeki turunç ağaçları
manastır gezisinden sonra sahile indik. deniz şehitleri anıtının yakınlarındaki denizin kıyısında eşsiz manzarası olan eziç peanuts adlı restorana gittik. burası lefkoşa'daki eziç zincirinin bir restoranıymış. konsept olarak masaya tuzlu-kabuklu yer fıstığı getiriyorlar, kabukları nereye atacağım diye düşünmenize gerek yok, masanın ortasında küçük bir delik var ve ordan aşağı atıyorsun kabukları :) restoranın hemen altı kayalıklar ve deniz. hoş ambiyans, güzel müzik ve zengin menüsüyle daha çok gençlerin takıldığı kaliteli bir mekan. fiyatları da kıbrıs standartlarına göre normal. ana yemekler 20-30 tl arasında.
restoranın manzarası
eziç peanuts
ömer ve mehmetle birlikte paşa kebabı yemece

20 Şubat 2012 Pazartesi

lefkoşa başlangıç

kıbrıs yolculuğu istanbuldan soğuk ama güneşli bir havada uçağa binmemle başladı. sabiha gökçen havalimanından 15 dakika rötarla başlayan ve oldukça rahat geçen pegasus uçuşlu yolculuk 15.30 civarında ercan havalimanına inmemizle sona erdi. havalimanında beni alacak aracı beklerken, trafiğin soldan oluşu çok garibime gitti. hep araçlar üzerime üzerime geliyor tribine girdim :)

lefkoşa ilginç bir şehir. surların içerisinde olan ve türk ve rum kesimi olarak ikiye bölünen, yıllar içerisinde surların dışına doğru genişleyen bir şehir. türk tarafı 84 bin nüfuslu. ilk gezintilerden sonra ben bizim fethiyeye benzettim ama denizsiz fethiyeye. gerçi deniz çok yakın. 23 km mesafede girne var. daha doğrusu başkent adanın kuzey tarafının tüm deniz kıyılarına o kadar yakınki. en uzak olan dipkarpaz bile 120 km.

otele girer girmez (otelimde merit hotel ki lefkoşanın en iyi oteli diyebilirim) üstümü değiştirip, sokaklara attım kendimi. pazar günleri şehir tam bir sessizliğe bürünüyormuş.


lefkoşa'daki iş bankası şubesi. merkez şube  diyebiliriz. surların içindeki eski lefkoşa'da bulunuyor. şehrin büyümesiyle birlikte ticaretin yeni yapılaşan semtlere doğru kaymasıyla birlikte merkez şubeninde taşınması gündeme gelmiş, ama o zamanki genel müdür ersin özince, "balkonunda çekilmiş fotografım var" diyerek taşınmaya karşı çıkmış. bence de iyi yapmış.


eski şehirde yani surlar içindeki eski evlerden birisi. selimiye caminin hemen yanıbaşında bulunan bu evin oldukça estetik bir görüntüsü bulunmakta.


lefkoşa turumda ilk karşıma çıkan evlerden biriydi. surlariçi bunun benzeri evlerle dolu. ama bu tarihi şehrin engellenemez bir şekilde günümüz ihtiyaçlarına ayak uydurmaya çalıştırılması birçok tarihi değeri bulunan binaların yıkımına, sokak genişletmelere yol açmış ve tarihi kent dokusunda bozulmalara neden olmaya devam etmekteymiş.





19 Şubat 2012 Pazar

yollar benim olsa


Yollar benim olsa…
Alıp başımı çekip gitmek bu kadar kolay olsa…
gelir miydin benimle ?

18 Şubat 2012 Cumartesi

yanlızlık


--yorumsuz--

17 Şubat 2012 Cuma

iyi & kötü


Ya nefret ettiklerimiz kadar kötüyüzdür,
ya da sevdiklerimiz kadar iyi…

16 Şubat 2012 Perşembe

arıyorum

dar gelir yeryüzü



yeryüzünde mutlu ve huzurlu yaşamak isteyen herkes
gökyüzüyle bağlantısını sağlam kurmalıdır.
gökyüzüyle bağlantısını sağlam kurmayanlara ve
bağlantısını tamamen koparanlara yeryüzü dar gelir



15 Şubat 2012 Çarşamba

çok iyi uygulamışız


"ülkeler kısa vadeli ekonomi planları yapmalıdırlar, çünkü uzun vadede hepimiz ölmüş olacağız”

liberal ekonomik görüşü savunsa da, liberal ekonominin çuvalladığı zamanlarda daha devlet odaklı ekonomik çözümler arayan, döneme göre bir nebze de olsa başarılı olmasıyla hep takdirimi kazanmış iktisat biliminin teorisyenlerinden john maynard keynes





asırlık çınardaki son durum


bölgesel amatör ligin 11. grubunda son sıraya demir atan Beykoz 1908 hiç olmazsa bir beraberlik alabilir miyim düşüncesi ile gittiği darıca kale deplasmanından farklı bir mağlubiyet aldı 4-0. çayırova şekerpınar stadında oynanan müsabakayı izlemek için gelen beykoz taraftarları otoban ayrımından geri gönderildi.

 

biz yaşımız gereği bu takımın
en başarısız, en zorlu dönemine denk geldik
ama o yenildikçe
biz onu daha çok sevdik

14 Şubat 2012 Salı

amelie


paris'te garsonluk yaparak, kendine özgü bir dünyada yaşayan saf, çekingen ve masum bir kızdır amelie. annesinin beklenmedik ölümü, babasının soğuk tavırları ve yaşadığı travmalar sonucu, sevimli ve boş şeylerle uğraşarak kendisine eğlence yaratmaya çalışsa da aslında hayatı sıkıcı bulduğu için kendisini son derece yalnız hissetmektedir. bu kısır döngü amelie’nin evde bulduğu bir kutuyu ve onun aracılığıyla sahibini keşfetmesiyle birlikte bir anda bıçak gibi kesiliverir... amelie aşık olmuştur.

amelie'nin her yaptığı hareketteki inanılmaz gizem ve sempati, filme öylesine bağlıyor ki sizi artık isteseniz de kopamıyorsunuz. izledikçe içiniz ısınıyor filme doyamıyorsunuz. amelie'nin o tatlı suratı ve yaptıkları size huzur veriyor. üstüne bir de o müzikleri yok mu? İşte şimdilerde bile haberlerde kullanılan kulağınızın aşina olduğu bu müziklerin etkisi ve sempatisi bugün bile devam ediyorsa bu film izlenmelidir. sinema tarihinin en huzur verici müzikleri bu filmdedir ve her biri birbirinden güzeldir. izleyin izlettirin. her şey hollywood'da değil :)

serotonin


çok güzel bir şarkı, harbi yol şarkısı,
"kurtuldum, oh be dünya varmış" şarkısı.
james grubunun solisti tim booth'un müthiş sesi
ve insana serotonin yüklemesi yapan müthiş bir şarkı.
antibiyotik gibi, her başım sıkıştığında dinlerim..





13 Şubat 2012 Pazartesi

seviyorum bu oyunu


türk futboluna ilişkin en sevdiğim karelerden biri.
1981 yılına ait bir fotograf karesi.
ankaragücü kalecisi adil, o sezon kazanılan türkiye kupasının sevincini taraftarıyla paylaşıyor. tribünlere koşarak tel örgülerden taraftarın üzerine atladığı meşhur sahne.
futbolun endüstrileşmesiyle birlikte ruhunun da öldüğünü. amatör ruhun ise futbola ne derece keyif kattığını düşünüyorum

her şey bitmiştir artık


her sey bitmiştir artık
yolumuz ayrılıyor
senin de benim gibi
içerin kan ağlıyor
çok yalvardım bir zaman
dinlemedin hiç beni
gururumla oynadın
artık affetmem seni

sakın çıkma karşıma
dönemem sana artık
ne güzel anlaşırken
bu aşk da bitti yazık
çok yalvardım bir zaman
dinlemedin hiç beni
gururumla oynadın
artık affetmem seni

eski yeşilçam filmlerinin o sıcaklığını duymak cidden çok mutlu ediyor insanı. "her şey bitmistir artık" diyorsa birisi, onun için belki de herşey bitmemiştir. "sakın çıkma karşıma" diyerek aslında karşıma çıkarsan ne yapacağımı bilmiyorum demek istiyordur. şarkıyı kadın söylediğinden yola çıkarsak, erkek için her şey bitmemiştir bence...




kendimi gördüm


kendimi gördüm

günaydın..


günaydın. ama biraz daha uyumak istiyorum.
daha doğrusu bugün hiç bir şey yapmak istemiyorum.


12 Şubat 2012 Pazar

çamlıca


yoğun kar günleri bitti ama kar henüz çamlıcayı terketmemiş

10 Şubat 2012 Cuma

leon


leon : sürekli tamam demeyi de kes ! tamam mı ?
mathilda : tamam.
leon : güzel




başrollerini jean reno, gary oldman ve natalie portman'ın oynadığı çok güzel bir luc besson filmi.. en başından itibaren acımasız bir katille başbaşayız, ama yavaş yavaş sevmeye başlıyoruz onu. çünkü işini iyi yapıyor ve her eve döndüğünde süt içmesi ve banyo yapması gibi kiralik katillerin sonu gelmez temizlenmek isteklerinden anlaşılacağı üzere aslında iyi olmayı isteyen birisi.. ama bundan ümidini de kesmiş gibi görünüyor. sevdiğim filmlerden biri.