2 Mayıs 2012 Çarşamba

kuş ve göl


masalların ninnilerle yer değiştirdiği bir düş vakti, küçük kuş beyaz bir tüy takmış kanadına. uyumak yerine büsbütün açılmış gözleri. o masallardan biri, küçük kuşun kaçan uykusunu getirmek için daldan dala atlamış, dereler tepeler geçmiş.... kâh büyücü olmuş, kâh kartalın dev kanadı. en nihayetinde bir göl kenarında yakalamış uykuyu ve getirip küçük kuşun gözlerine bırakmış.

ve uyku sarıp sarmalamış küçük kuşu, gözlerinden kanatlarına sızmış. kaçarken yeniden göl kenarına, kuşu da beraberinde götürmüş. kuş, gözlerini açmış kanatlarını çırpmış, buz mavisi bir rüyada bulmuş kendini. üşümüş birden. etrafta kimsecikler yokmuş. uzunca bakmış kıpırtısız bekleyen göle .”uykuda mı yoksa?” “ya da küskün mü? “diye söylenmiş. 

sonra hızla havalanmış küçük kuş, dönüp durmuş gölün etrafında. konuşmak için birilerini aramış ve ısınmak için bir sıcaklık. çaresizce gelip konmuş yeniden gölün başucuna. 

“hey! neyin var senin? üşüyorum yanında?” ”…” ses yok. ayın gölgesi düşmüş göle, yıldızlar yanıp sönmüş, küçük kuş gagasıyla dokunmuş, yine ses yok. bir masal perisi sarıya biraz kızıl katmış, getirip bırakmış kuşun kanadına. kuş, kanatlarıyla dokunmuş bu kez.” konuş benimle ne olur, çok yalnızım üstelik senin için buradayım.” 

göl durgunluğunu korurken derin bir keder yer etmiş küçük kuşun gönlünde. biraz maviden biraz da yeşilden getirmiş bu kez de masal perisi. renklenen kanatlarına gömmüş başını küçük kuş. günler ve gecelerce beklemiş. ve bir hüzün vakti, umudunu kaybetmek üzereyken gitmeye karar vermiş. kanat çırpıp havalandığı sırada beyaz bir tüy düşmüş ortasına gölün. işte o vakit ses vermiş durgun göl: 

“gitme!”

[sevda çekim]

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder