23 Temmuz 2015 Perşembe
hani bazen gitmek zorunda kalırsın ya
hani bazen gitmek zorunda kalırsın ya. işler seni oraya getirmiştir.
arkana baksan da bakmasan da gidersin işte, ve arkanda bir harabe kalır yıkık dökük.
pencerelerin arkasından yıkık dökük bakışlar kalır
ama işte gittiğin yerde nelerin yeşereceğini bilemezsin.
nelerin büyüyüp boy salacağını,
o yüzden her gidiş, her veda bir tarafından bakınca o kadar kötü değildir yani.
yani ne biliyim yeni bir başlangıç değil midir ?
bazen de gitmek için can atarsın, koşa koşa gidersin
gitmen gereken yerden, kaçar gibi gidersin
ama varman gereken yere bir türlü varamazsın
geride hep bir şeyler bırakırsın içinizi burkacak.
aslında oradan tam olarak gidemezsin bir tarafın hep orada kalır
çocukluğun kalır, anıların kalır, yaşanmışlıkların kalır
boğazında kocaman bir yumruyla veda edersin her şeye
ama işte bir de geri de kalan olmak var
bırakıp gidilen olmak var,
veda edilen olmak var işte
en kötüsü de en acısı da bu değil mi ?
giden bir şekilde unutur da peki ya kalan ?
kalan nasıl unutsun ?
gitme dersin, gitme aklım sende kalır uyuyamam geceleri
değil bir sene bir gün bile gitme.
fotoğraf: yediburunlar yolu-boğaziçi köyü yakınları-eşen/muğla
12 Temmuz 2015 Pazar
mihriban
ayrılıktan zor belleme ölümü
görmeyince sezilmiyor mihriban…
bir kör düğüm baştan sona tamamı çözemedim çözülmüyor Mihriban
Allah rahmet eylesin güzel yürekli adam; abdurrahim karakoç.
ve gün mihriban ile bitsin.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)